Pırlanta Güvencesi
Certified Diamond, sahip olduğunuz Koçak pırlantaların kalite ve orijinalliğini güvence altına alır. Siz de pırlantanıza özel Certified Diamond kodunu kullanarak web sitemizden dilediğiniz an eşleşme kontrolü yapabilirsiniz.
Tarih öncesi çağlarda deniz kabuğu, taş ve kemiklerden yapılan takılar genellikle sembolik olarak kullanılmaya başlanmıştır. Doğadaki organik maddelerden yapılan bu takılar statü üstünlüğünü ve gücü ifade etmek için sıkça kullanılırdı. Bunun yanında sembolik olarak kötülüklerden korunma, huzur bulma gibi amaçlarla da kullanılmıştır. Neredeyse vücudun her bölgesi için takıların kullanımı, arkeolojik kazılarda görülmüştür.
Metallerin işlenmeye başlanmasıyla beraber organik maddelerden yapılan takıların yerini metallerden işlenen takılar almıştır. Arkeolojik kazıların sonucunda mezarlarda bulunan bu takıların, zamanla kutsal bir gelenek haline geldiğini anlayabiliyoruz.
Göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçişin de tarihi olan M.Ö 7200’lü yıllarda başlayan Neolitik Çağ, M.Ö 6000 yıllarına kadar sürmüştür. Bu çağ süresince bakır ve kurşun gibi metallerin yanında renkli taşlarla düzenlenmiş takılar sıkça kullanılmıştır. Ölümden sonraki yaşama inanılan bu dönemde bakır ve kurşun ile yapılan renkli taşlarla süslenen takılar, ölülerin yanına mezara koyulurdu.
M.Ö 5500’lü yıllardan sonra takılarda kullanılan sert yapılı süs taşlarını şekillendirmek için korundum minerali kullanılmaya başlanmıştır. Çin’de değerli madenlerle yapılmış ilk küpe takıların kuş ve ejderha motiflerinden oluştuğu görülmektedir. Mısır’da ve Mezopotamya’da kazılan mezarlarda bu dönemde yapılmış çok sayıda takı bulunmuştur. Eski Mısır’da özellikle lüks yaşamın etkili olduğu yüksek konumdaki insanlar çok yaygın bir şekilde takı kullanmaktaydılar. Aynı zamanda yapılan kazılarda, bu dönemde mücevher ticaretinin, üretiminin yapıldığına dair belgelere ve kayıtlara ulaşılmıştır.
Altın ve Gümüş değerli metalleri M.Ö 4000’li yıllarda takılar için işlenmeye başlanmıştır. Bu değerli madenlerin işlenmeye başlaması Hititler, Urartular, Frigyalılar ve İyonyalılar döneminde başlanmıştır. Kral ve kraliçenin askerleri ve görevlileriyle beraber gömüldükleri güney Mezopotamya’daki Sümer şehrindeki kraliyet mezarlarında bölgedeki en değerli mücevherler bulunmuştur.
Arkeolojik kazılarda elde edilen takılar sayesinde işlendiği dönemle alakalı sosyolojik ve antropolojik birçok bilgiye ulaşmak mümkün hale geldi. Dönemi hakkında çok fazla detay barındıran mücevherler, tarihin anlaşılabilmesine çok yardımcı olmuştur. Batı Asya’da şimdiki İran ve Türkiye bölgesinde detaylı takı zevkine sahip zanaatkarların bulunduğu bir ticaret ağı bulunmaktaydı. Bu bölgedeki en eski takılar, Türkiye’de obsidyen taşı ve kıyı bölgelerden alınmış kırmızı deniz kabuklarıyla yapılan kolyelerdir. Çiçek ve yaprak motiflerinin sıkça yer verildiği takılarda Afganistan bölgesinden Lapis Lazuli, Hindistan bölgesinden Carnelian taşları getirilerek bu takılarda kullanılırdı.
Yüzyıllarca hüküm sürdüren ve geniş sınırlara ulaşan Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu gibi imparatorluklar, gücün ve statünün göstergesi olan mücevherin kullanımı yaygınlaştırıp, çeşitlendirmişlerdir. Dünyaya karşı güç göstergesi olan mücevherlerin kullanımı erkek ve kadınlar tarafından yüzyıllarca kullanılmaya devam etmiştir.