Pırlanta Güvencesi
Certified Diamond, sahip olduğunuz Koçak pırlantaların kalite ve orijinalliğini güvence altına alır. Siz de pırlantanıza özel Certified Diamond kodunu kullanarak web sitemizden dilediğiniz an eşleşme kontrolü yapabilirsiniz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yüzyıllar boyunca tüm dünyada geniş toprakları hakimiyeti altına alması kültürel çeşitliliğinin de artmasına sebep oldu. Zengin topraklara ve varlıklara sahip olan imparatorlukta ihtişam ve gösteriş her zaman ön planda oldu. Birbirinden farklı coğrafyalardan hanedan üyelerine hediye getirilen veya hanedan üyeleri tarafından satın alınan birçok mücevher oldu.
Sarayın yaşam tarzının yanı sıra padişahların dünya üzerindeki yüceliğini vurgulamak amacıyla da değerli mücevherler tercih edilmiştir. Görkemli mücevherlerin padişahlar için kullanılmasının dışında, toplumda da altın ve mücevherler ilgi görmekteydi. Günümüzde de hala geçerli olan, düğünlerde hediye olarak altın ve mücevher verilmesi ilginin artmasını sağlamıştır.
Fethedilen bölgelerden gelen kuyumcu ustalarıyla beraber mücevherler çeşitlendirilip, zenginleştirilmiştir. Osmanlı kuyumcuları genel olarak taşın biçimini değiştirmekten ziyade, taşın üzerine yerleştirileceği metalin tasarımını, ince bir şekilde işleyerek, değerli taşa göre belirlemişlerdir. Bu tasarımlarla birlikte ‘natural’ bir Osmanlı ruhunu yansıtan mücevher modası oluşmuştur. Osmanlı mücevherlerinde kakma, çalma, oyma, savat, telkâri, hasır ve mıhlama gibi teknikler kullanılmıştır.
Osmanlı döneminde pek çok mücevherin günümüze kadar ulaşması mümkün olmamıştır. Yüzyıllarca bazı mücevherler belli gereksinimler için satılmıştır bazıları ise farklı tasarımlarda kullanılmak üzere yeniden işlenmek üzere zarar görmüş ve değerlerini kaybetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin hazinesinde bulunan değerli mücevherler, bazen bozdurularak hizmetler için kullanılmıştır. Örnek olarak Kanuni Sultan Süleyman, 1566 yılında Zigetvar seferine gittiğinde Saray-ı Amire’deki altın ve gümüşlerle akçe yaptırmıştır. Kimi zaman ise hazinedeki bazı mücevherler, eskidiği gerekçesiyle satılmıştır.
Topkapı Sarayı’ndaki Enderun Hazinesi, hazinedarbaşı yüz elli yakın kişi tarafından korunurdu. Her padişahın vefatından sonra, padişahın hayattayken satın aldığı mücevherler ve hazinede var olan mücevherler olarak iki zabıt tutulur. Zabıtlardan biri hazine ile birlikte demir bir sandığın içine koyulurdu. Diğer zabıt ise, Yavuz Sultan Selim’in mührüyle beraber Enderun Hazinesi’nin dış kapısına asılırdı.
Fatih Sultan Mehmet’in, İstanbul’u fethetmesiyle Osmanlı’da başlayan mücevher ilgisi Kanuni Sultan Süleyman zamanında zirve dönemini yaşamıştır. Hatta Kanuni’nin kendi mücevher tasarımlarının olduğu da bilinmektedir.
https://tr.pinterest.com/pin/131659989090246884/
Muhteşem Yüzyıl dizisinde de konu olan bu Zümrüt taşlı modelin tasarımını Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan için özel yapmıştır.
Günümüzde kadınların sıkça tercih ettiği mücevher takıların, Osmanlı Dönemi’nde padişahlar tarafından sıkça kullanıldığını bilmekteyiz. Bunu yanında padişahlar, elmaslarla donatılmış sorguçları (başa takılan tören şapkası) olmadan halkın önüne çıkmazlardı. Yüzyıllar önce padişahlar tarafından iktidarın gücünün simgesi olarak kullanılan mücevherler günümüzde ise zarafet, bağlılık ve sevgi gibi birçok anlamıyla birlikte kullanılıyor.